Hayatımızın nedenselliği davranışlarımızda gizlidir. “Neye
niçin kızıyoruz?”, “Neyi amaçlamaya çalışıyoruz?” gibi sorularla hep bir merak içindeyizdir. Etrafımızda bin bir türlü
davranış görürüz. Kimi zaman
alışkanlıklarından kurtulamayan bir dizi insan yaşını başını alsa da davranış
eksikliği gösteriyor.
Davranmak,
içimizdekini karşımıza aktarmak demektir. Hangi ruh halindeysek o halde davranırız.
Hangi niyeti taşıyorsak o niyetle hareket ediyoruzdur.
Çoğu zaman içindeki benlikle kapalı kutularda kalmış
kişiliklere rastlarım. Bu kişilikler, değişimin getireceği rüzgardan ödleri
kopar. Öyle ki, oluşturdukları sahte vicdanla öyle bütünleşmişlerdirler ki bu
değişim sonlarını getirecek kaygısıyla kendilerine sıkı sıkı sarılıp can
telaşıyla durağan hayatlarında devam edip gidiyorlar. Bana dokunmayan yılan bin
yaşasın sözünü amaç edinen, yılan kendilerine dokunduğunda da bin pişman olan
insanlar bu durumu bilinçsizce beklemektedirler. Çünkü bazıları kendi
keyiflerinde haz yaşarken, bazıları da acılar içinde tutuşturdukları ateşin
kıvılcımlarla bütün dünyayı yakabilir.